Mine Söğüt’ün Cinperi Yalanları anlattığı, rüya tabirli ilk romanı, Yapı Kredi Yayınları imzasıyla 2003 yılında raflarda yerini aldı.
Kitap özgün anlatımıyla bir anda sizi hikayenin içersine dahil ediyor. Hikaye çoğunlukla Pürteleş Sokaktaki ‘Beş Sevim Apartmanı’nda geçiyor.
Annesi tarafından halasına emanet edilerek terk edilmiş bir çocuk olan Samimi tüm hayatı boyunca dalga geçilen bir adamdır. Bu durum onu daha çok ders çalışmaya itmiştir ve psikiyatrist olmuştur. Ancak Dr. Samimi’nin sosyal hayata katılımcı olamaması akşam küçük misafirler ağırlamasına neden olur: Cinperiler!
Halasının ölümü ile yaşadığı bunalım sebebiyle işini kaybeden Samimi Cinperilerden kurtulmak için onların var olmadıklarını ispatlamaya çalışır.
“Olduğuna inanmadığınız bir şeyi yok edemezsiniz. Ama bir şeyin varlığını zedelemek istiyorsanız ona olan inancı yok ederek işe başlayablirsiniz.”
Yıkık bir apartman olan ‘Beş Sevim Apartmanı’nı satın alır. Beş dairesine akıl hastanesinde cinperilerle ilişki kurmuş, kimi kimsesi olmayan akıl hastalarını toplar. Kendisi de bodrum katına yerleşip çalışmalara başlar.
“Belki mucizelere inanmak hasta ruhların en iyi ilacıdır; ama mucizelere kanmak kimi zaman ölümcül bir hastalıktır.”
Dr. Samim haricinde dört kadın bir erkek hastanın gerçek hikayelerinin adeta ‘canım ülkemden insan manzaraları’ tadında olduğu için çok sevdim. Kendimize çıkartabileceğimiz çok sayıda ders olduğunu düşünüyorum.
127 sayfalık bu kısa romanı hem ilginç anlatım dili hem de farklı konusu sebebiyle bir çırpıda bitirdim. Hala Mine Söğüt kalemi ile tanışmamış olanlar için iyi bir başlangıç olabilir.
Okuyucu notu: Geceleri okumayın 😉
Tarçınlı Kurabiye 