Ben Neden Bunu Yaşıyorum?

Hayatımın belli dönemlerinde şu cümleyi çok sık kullanırım: “Ben neden bunu yaşıyorum ki!” Bu cümle en çaresiz, en acımasız, en karmaşık anlarımdaki noktalı virgülümdür! Kendi kendime bunu tekrar eder ve düşünürüm. Sahi ben neden bunu yaşıyorum…

Bu cümleyi söyleyiş tarzınıza göre sitem, isyan, sorgulama, analiz.. gibi birçok anlama gelir. Ben bunu söylerken oldukça öz haliyle söylüyorum. Üzerine en ufak bir anlam yüklemeden. Kendimi asla ama asla suçlamadan!

Otuzuma iki kala adrenalin hormonu yemiş gibiyim. Ertelediğim ne varsa koşuyorum peşinden. Bazen hayallerime giden yolda kapılar art arda açılıyor, beni omzunda taşıcak insanlarla tanışıyorum.. vs. Sonra bir bakıyorum yürüyen merdivende ters yöne gitmeye çalışıyorum. Ben adımlarımı attıkça daha da geriliyorum.

1375069_10151768022422772_1966295772_n

İşte yine o malum beste çalar ve ben aynı malum soruyu sorarım! “Ben neden bunu yaşıyorum?” Yaşadığım her olayda, her ilişkide hayatın bana vermesi gereken bir dersi olduğunu düşünüyorum. Dersimiz ne sevgili karma?

Son on yılımı adeta kriptoniğim olmuş bir adama adadım. Varlığıyla hızlıca yokluğuyla yavaş yavaş beni tüketiyor. Belki de artık buna aşk demek bile aşka hakaret.. Evren’in bana vermek istediği mesaj şu olabilir: “Altı yıldır O’nu görmedin. O görüşmek istediğinde onunla yüzleşmekten hep kaçtın, telefonda ‘seni sevmiyorum’ demesi kolaydı çünkü.. Aslında altı yıl önce söylemen gereken bu sırrı şimdi söylemeye karar vermiş olabilirsin, hiçbir şey için geç değildir hadi yüzleş onunla ve kurtul kamburundan!” Evren için oldukça uzun bir mesaj oldu farkındayım.

img_1558

Sevgili Evren, sana dedemin özlü sözüyle cevap vericem: “Yapman gereken eylemleri, kurman gereken cümleleri, atman gereken adımları zamanında atmadıysan şimdi zahmet edipte yapma! Bırak geçmiş geçmişte kalsın!”

Azra Kohen Çi’de der ki: “Hayat en güzel öğretmen!”

Hayat bize zamanla asla yapmam dedğimiz şeyler bir bir yaptırıyor ve biz bunlara sadece şaşırabiliyoruz. O büyük aşkınızın yanında başkasını görmeye tahammül edemeyeceğinizi söylüyorsunuz, hatta ona dokunan ellerı kırarım ben diyorsunuz. Ama gün geliyor hayatınızda hiçbir sorun yokken yolda veya sosyal medyada karşınıza çıkıveriyorlar. O an hiçbir şey yapamıyorsunuz. Kimileri buna tükürdüğünü yalamak diyor bense olgunluk diyorum! Eğer ortada aldatma söz konusu değilse otur oturduğun yerde, efkalan, Müzeyyen Senarını dinle, git rakını iç, kusana kadar ağla ama asla on yıldır unutamadığın o telefonu tuşlama!

“Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini”

Ahmet Arif / Hasretinden Prangalar Eskittim

Neyse Evren sen sanırım sana “Rakın gelmiş senin!” demeye çalışıyorsun. Aldım ben o mesajı 😉

Eğer size okuma-yazmayı öğrenir öğrenmez günlük tutturacak kadar büyük bir aşk yaşadıysanız o aşkı yazmak boynunuzun borcudur! Lise yıllarından beri hayalini kurduğum kitabımın ismine ve kurgusuna karar verdim. “Sonunda!” dediğinizi duyar gibiyim.. İçimi kanata kanata yazacağım bir hikaye “Eylül’ü Beklerken” Bu da benden size ilk spoilerim olsun!

 

Film önerisi: When Harry met Sally Çok güzel bir klasiktir, ilzmenizi tavsiye ederim 😉

 

 

Yorum bırakın